Çin’in ABD büyükelçisi Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Çin Komünist Partisi’nin Sovyetler Birliği’ndeki selefi gibi olmadığını ve bu nedenle ABD ile Çin arasında yeni bir Soğuk Savaş olmaması gerektiğini söyledi.
“Çin eski Sovyetler Birliği değil. Çin Komünist Partisi, Sovyet Komünist Partisi değil” dedi.
Eski bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsü olan Bay Qin, Pekin’in sözde “kurt savaşçı” diplomatlarının düzenli olarak yaptığı gibi, açıklamalarında doğrudan ABD’ye doğrudan saldırıda bulunmaktan kaçındı. Bunun yerine büyükelçi, 20. yüzyılın Soğuk Savaşı’nın, ABD önderliğindeki ve Sovyet blokları arasındaki yabancılaşma, bölünme, çatışma ve çatışmayı içeren “bir trajedi” olduğunu savundu.
Bay Qin, “Yeni Soğuk Savaş’ta kazananlar olmayacak, sadece kaybedenler olacak” dedi.
Soğuk Savaş’ın ikinci yarısında, Washington ve Pekin Sovyetler Birliği’ne karşı yarı ittifak kurduklarında, Çin’in kendisi de ABD’nin desteğinden büyük ölçüde yararlandı.
Ancak Çin Komünist Partisi liderleri konuşmalarında ve propagandalarında Sovyetler Birliği’nin çöküşünü komünizm için bir gerileme olarak kınadılar.
Çin Komünist Partisi, 1921’de Sovyetler Birliği’nin desteğiyle kuruldu. Mao Zedong yönetimindeki Çin, daha sonra Sovyet lideri Nikita Kruşçev’in Josef Stalin’i kınamasından sonra Moskova’dan ayrıldı.
Büyükelçi, ayrıntıya girmeden, yeni bir Soğuk Savaş’a dönüşle ilgili endişelerin “bazı insanların” Çin’i yeni Sovyetler Birliği olarak görmesinden kaynaklandığını söyledi. Çin hükümetinin diğer sözcüleri, artan ikili gerilimlerden ABD’nin sorumlu olduğunu açıkladılar.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ABD’yi eleştirmekten Washington’a düzenli bilgi ve siyasi saldırılar başlatmaya yönelik politikalarda keskin bir değişim getirdi. Örneğin hükümet sözcüleri, COVID-19 salgınından ABD’yi sorumlu tuttular ve ABD ile NATO’nun Ukrayna’daki savaşı esasen kışkırttığını söylediler.
Büyükelçi ayrıca, Dışişleri Bakanlığı’nın Çin’in Batı Sincan Eyaletindeki etnik Uygurlara karşı soykırım politikası olarak adlandırdığı şeyi ve Hong Kong’daki demokrasi eylemcilerine yönelik baskıyı da savundu.
Bay Qin, “Sincan ve Hong Kong, demokrasi ve insan hakları veya dinle ilgili değil” dedi. “[They are] terörle mücadele ve ayrılıkla mücadele hakkında, insanların hayatlarını korumak ve Çin’in ulusal egemenliğini ve güvenliğini korumak hakkında.”
Bay Qin, Çin’in Sincan’ın İslami bir devlet olmasına izin vermeyeceğini ve Çin’in Hong Kong’daki baskılarının eski İngiliz kolonisini “sömürgeden arındırmak” ve “Çin’i seven” insanlar tarafından yönetilen bir hükümet kurmakla ilgili olduğunu söyledi.
Büyükelçi ayrıca Çin’in yayılmacı bir güç olmadığını ve komünist ideolojisini Sovyetler Birliği’nin bir zamanlar yaptığı gibi diğer ülkelere ihraç etmeye çalışmadığını da savundu.
Ancak Çin’i eleştirenler, Bay Xi’nin Tek Kuşak, Tek Yol küresel altyapı geliştirme programı gibi programların Çin’in etkisini genişletmek ve hükümet sistemini desteklemek için tasarlandığına karşı çıkıyor.
Bay Qin ayrıca Çin’in Rusya-Ukrayna savaşına karşı tarafsızlığını ve Pekin ile Moskova arasında “sınırsız” işbirliği çağrısında bulunan son anlaşmayı savundu.
Bay Qin, Tayvan üzerindeki gerilimlerin Çin için en hassas konu olmaya devam ettiğini ve hem Çin hem de ABD’nin, Çin’in anakara ile yeniden birleştirmeye çalıştığı ada üzerinde bir çatışmadan kaçınmak istediğini söyledi. Büyükelçi, son gerginlikleri ABD’nin sözde “tek Çin ilkesini” baltaladığına ve büyükelçinin Tayvan’daki bağımsızlık yanlısı güçler olarak adlandırdığına bağladı.
Bay Qin, Biden yönetiminin Çin ile daha yakın ilişkiler çağrısında bulunan açıklamalarla devam etmesini umduğunu söyledi.
Kaynak : https://www.washingtontimes.com/news/2022/jul/20/china-not-soviet-union-beijings-ambassador-qin-gon/?utm_source=RSS_Feed&utm_medium=RSS